22 Şubat 2009 Pazar

Ordan Burdan Şurdan

Geldiğimden beri minik kardeşimi göremediğim için yanına Isparta'ya ziyaretine gittim. Pek fazla kalmadım bir iki günlük bir mevzu idi. Kurdukları Rock Topluluğu ile haşır neşir oldum pekte başarılı gördüm kendilerini.

Isparta minik öğrenci şehirlerinden hiç farklı olmayan, öğrenci olmasa yobazlığın göbeğinde kalacak olan şehirlerden başka birtanesi. Tek bir sokağı, yeni yapılmış bir otogarı, sürekli gelişmekte olan üniversitesi var işte.

Ispartaya gül şehri diyenlere koyam afedersiniz. Geçmişini - tarihini hiç bilemem ama kış ayından olmasından mı yoksa bambaşka sebeplerden dolayı mı bilemiyorum tek adet gül görmeden geldim ki, minik kardeşim 4 senedir aynı şehirde olmasına rağmen tek bir gül görememiş şimdiye kadar. Aha ancak içinde herşeyi gülden ibaret olan zımbırtıları var. Gül sabunu, gül macunu, gül lokumu, gül kolonyası, gül ruju :s ...

Ben de sırf istenen lokum yüzünden girdim, yoksa Isparta'da gireceğim en son yer bu gibi yerler olurdu.
Ispartanın beni tek etkileyen noktası her bir yanını çevreleyen dağlarıydı. Herbirinin adını bilmiyorlardı fakat enbüyüğü Davros'dan daha ihtişamlı bir dağ vardı ki gözlerimi alamadım üzerinden.

Bıyrın..

Ardından gelen hafta sonu garip bir hafta sonuydu. Haftasonunun ilk günü, uzun zamandır tanığımız eski bir komşumuzun ava çıkma bahaneysiyle evden çıkıp, intahar etmesini öğrenmemiz oldu. Beklenmedik olaylar insanları şok edebiliyor, hala daha arada bir aklımın takılmasından şoku pek atlatamadığımı sezinliyorum.

Bügün de akşam sularında, öğlen ders verdiğim öğrencilerden birinin kaybolduğunu öğrendik. Minicik bebeden haber alabilmeyi umuyorum..

Sağlıcakla.

10 Şubat 2009 Salı

Dönmüş bir şeyin kısa hikayesi..

Döndüm ya artık hiç yazasım yok ki zaten yazamıyorum da.. Bir sürü iş güç peşinde koşturmaca yapacağım. Yeni düzenlemeler, alışma çabası, uyum sağlama eylemleri, kendine gelmeler, ne olduğunu şaşmalar. Türkler biz Türkler.

Gelir gelmez zaten sevdiceğimle Şile'ye gittik. Pek şahaneydi hava şansıma. Gezdik, dolandık ve Şile'nin bir anda boşalabilmeyi becerebilen sokaklarında fink attık. Oturduk şarap içtik denize karşı. Sahilde poz veremedik, bu en muhteşemi düşünün artık. Kahvesi çok güzel olan bir kafesinde kahve içtik otobüsümüzü beklerken. Akşama da sevdiceğimin ailesinin yanına gittik. Bence pekte şahane kısmı buydu Şile mevzusunun. Necla anneyle televizyon programındakilerin dedikodusunu yapıp durduk. Yemek tarifleri aldık, bana ördüğü şal ile beraber dakikalık defileler yaptık.
Ertesi gün sevdiceğimle köyü gezdikte durduk, bahçelere girdik çıktık, çamurlara battık -yalan- sırf ayağıma giydiğim süpsüper lastik bot yüzündendi ehu.. pek seviyorum lastik botları ilgim var kendilerine.
Zaten bir gece kalıp İstanbul'un yolunu tuttuk.
Geçmiş oldu geride kaldı ama tadı damağımda kaldı tabii ki.
Yine yeniden yollarını gözlemekteyim bu kaçamağın.
İyi akşamlar sıkıldım yeter.